Yeni Yazım -Estetik üzerine


Estetik ölçülerinde değişim

Yazıyı Arkadaşına Gönder
Yazıyı Çıkış Al
Alime Mitap alimeyalcin@yahoo.com
18 Eylül 2009 Cuma
 
http://www.turnusol.biz/public/makale.aspx?id=5499&pid=10&makale=Estetik
 
"Estetik" terimi ilk kez 18. yy'ın ortalarında Alman filozof Baumgarten tarafından kullanılmış. Yunanca'daki "aisthesis" sözcüğünden geliyor. "Duyarlığı" yani "duyularla algılama yetisini" anlatıyor. Başka bir deyişle, estetik, duyusal bilginin bilimidir. Temel konusu, duyusal yetkinliktir.  Baumgarten, "estetik" sözcüğünü, felsefenin araştırmakta olduğu bir alanı belirtmek için kullanmış.
18. yy'ın sonlarından itibaren, estetik denince artık, kendisini felsefeden ayırmış bir bilimsel disiplin anlaşılıyor. Bu noktaya uzun bir süreç sonunda gelinebilmiş. Estetik kapsamına giren sorunlar çok daha önceleri araştırılıyordu. Estetiğin kökeni 2500 yıl öncesine, antik çağın derinliklerine kadar gidiyor.  Estetiksel bilinç, tarihsel süreç boyunca sık sık değişimlere uğramış; yeniden değerlendirilmiş ve düzene konmuş. Estetiksel duyarlılık, insanlığın uzun süren gelişmesinin ve "kendini yetiştirmesi"nin sonucu oluşmuş ve giderek artmış.
Estetik biliminin başlıca konusu "güzellik"tir. Ancak çekici, zarif, kahraman, yüce, dramatik ve bunların karşıtları olan çirkin, bayağı ve komik gibi başka "estetik değerleri" de vardır. Bunları, olumlu estetik değerler ve olumsuz estetik değerler diye ifade etmek de olanaklı… Etkileyici bir doğa görünümü ya da bir sanat yapıtı değerlendirilirken, güzel ve çirkinin yanısıra, uyumlu, yüce, dengeli, anlamlı, ürpertici, sarsıcı gibi bir dizi başka kavram da kullanılıyor. Burada, şu açıklamayı yapmak yararlı olacak: Doğadaki güzellik ya da diğer özellikler, insandan bağımsız olarak var olan estetiksel değerlerdir. Sanattaki değerler ise, insanın yaratıcılığının bir ürünü olarak sonradan ortaya çıkar (çıkarılır)…
Bir insanın güzelliğinden söz ederken, o insanın bedensel yapısından başka, zihinsel dünyası ile davranışlarından da söz ediyoruz demektir. Güzelliği, salt bedensel yapıya indirgemek, biyolojik bir değerlendirmedir. Oysa bu anlamda insan güzelliğinin belirli ölçüleri, kalıpları yoktur. Bir Avrupalı’ya göre güzel olan bir Afrikalı’ya göre çirkin olabilir. Ancak ırkçı bir estetik, bir ırktan insanın güzellik ölçülerini mutlaklaştırıp, başka ırktan olanların yüz ve vücut biçimlerine, ten rengine "çirkin" diyebilir. Doğada varlıklar, "çirkin" ya da "güzel" olarak oluşmamıştır. Bu estetiksel değerlendirmeyi yapan, insanın kendisidir.
İnsanlar, algılamış oldukları bir nesne ile kendi idealleri arasında bir uygunluk gördükleri zaman o nesneyi "güzel" bulurlar; idealleriyle çelişen, bunlara yabancı düşen bir nesne görürlerse, bu kez de, bu nesneyi "çirkin" olarak değerlendirirler.
Mesela kuğuyu "güzel" buluruz; fok balığını ise "çirkin" olarak değerlendiririz. Kuğunun alımlı duruşu ve inceliği, insanlar için genelde ideal niteliklerdir. Oysa fok balığının yapısı ve hareketleri yaşam idealimizle çelişir. Onu "hantal" ve "biçimsiz" buluruz. Fok balığı avıyla geçinen eskimolar için ise durum farklıdır. Onlar, yaşamlarını borçlu oldukları fok balıklarını güzel bulurlar.
İdealler ise çağdan çağa, toplumdan topluma değişiklikler gösteriyor. İnsanlık tarihine ve aynı dönemde çeşitli toplumlara baktığımızda, bunun pek çok örneğini görüyoruz.
Her dönemde insanlar nesneleri, kendi idealine uygun olup olmamasına göre, güzel ya da çirkin, komik ya da trajik, yüce ya da bayağı vb. gibi farklı kategorilerde değerlendirmiştir. Bu ölçüler durmaksızın değişir ve aynı dönem içinde, çeşitli ulus ve sınıflara göre dahi farklılıklar gösterir. Yıllar geçtikçe kimi değerler yiter; yerine yenileri oluşur.
Ancak geçmişten bugüne doğru alınan yolda, öyle görünüyor ki, donup kalmış ilişkiler, kalıplaşmış görüşler, tabular zamanla parçalanıp, tarihin çöplüğüne atılıyor ve insanoğlu giderek her şeyi daha yansız ve net görmeye başlıyor.


Kaynaklar: LUKACS, Estetik. A.ZİSS, Estetik. KAGAN, Estetik ve Sanat.

Yazar : Alime Mitap